21 Kas Eylül Görmüş
Kaya, sevgilim,
Bu yazıyı 19 Kasım 2020’de yazmaya başladım. Bu sıra sık sık yaptığım gibi, geçen sene, evvelki sene ve 3 sene önce bugün neler konuşmuşuz diye baktım mesajlaşmalarımızdan. Geçen sene bugün hastaneden gelen ve değerlerinin iyi olmadığını bildiren tatsız bir haberin arından bana şunları yazmışsın: “Canım sevgilim, benim isyanım hastalığa değil, hastalık yüzünden akıp giden gençliğe, aynaya bakınca kendimi tanıyamamaya, sana asıl görmek istediğin siyah, gür saçlı, güçlü kuvvetli adam yerine öksürmekten içi dışına çıkmış, korkuluk gibi adamı göstermek zorunda olmaya; dünyayı beraber arşınlayamamaya, bana sarıldığında ellerine hala kemik gelmesinde ve daha pek çok şeye. Yani kendim yandığım gibi seni de yakmaya… Seni çok mutlu etmek istiyorum ama edemiyorum. Sevgimden başka bir şey sunamıyorum. Seni çok seviyorum.”
Şimdi her kelimesi içime saplanan bu cümlelere o zaman şöyle yanıt vermişim: “Beni çok mutlu ediyorsun Kaya. ‘Normal’ pek çok ilişkiden daha çok. Biliyorum daha fazlası da mümkün çünkü sen muhteşem bir insansın ama n’olur bunlara odaklanma şimdi. Hayatta bu saydıklarından daha önemli şeyler var ve ben onları sende buluyorum. Biliyorum çok bıktın. Anlıyorum diyemem, ancak tahmin edebiliyorum. Sana ‘güçlü ol, diren, devam et’ filan diyecek değilim – sen zaten 2,5 senedir muazzam bir dirayet gösteriyorsun. Nasıl yapabildiğini, nasıl yılmadığını, nasıl bu kadar güçlü kalabildiğini bilmiyorum. İlaç içmenin bile başlı başına bir huzursuzluk sebebi olmasını tahmin edebiliyorum. Ama kalıcı bir hasar yok ve ama geç ama erken – hepsi gibi bu da geçecek. Bak 1 sene önceye göre ne kadar başka bir yerdeyiz. Sana ağlama, üzülme demeyeceğim; istediğin kadar ağla, rahatlatıyorsa lütfen benim yanımda da ağla. Bir de beni düşünmek zorunda kalma şu anda. Biliyorum bunu da halledeceksin, zaten şu ana kadarkilerin yanında bu ne ki? Ben yanındayım, unutma – bilmeden doğru şarkıyı seçmişiz ta en başında, bir gün ağlayıp bir gün gülerek bu yolu yürümeye devam edeceğiz. Ben de seni çok ama çok seviyorum.”
Bunları okuyorum, biraz ağlıyorum, üzerinde hastalığın kara gölgesiyle yaşamak zorunda kaldığımız sevgimizim de yasını tutuyorum seninkiyle beraber. Ama sonra 3 satır aşağıya iniyorum ve tüm bunlar olurken bile nasıl güldüğümüzü, eğlendiğimizi, neşemizi koruduğumuzu görüyorum ve kendime bunları hatırlatıyorum; senin bana öğrettiklerini. Yani şunlar: bedensel acı çekerken ve ruhsal olarak büyük kaygılar taşırken bile nazik olmayı, kendi derdinle yanıp başkalarını yok saymamayı, hep ama hep neşeli olabilmeyi, direnmeyi, sevdiklerinin üstüne titremeyi, hoyrat olmamayı. Yahut daha gündelik şeyler: oyunları hep en yüksek zorluk seviyesinde oynamayı, sabahları kalkınca mutlaka yatağı toplamayı, öyle isteyince çocuk gibi koltukta uyuyakalabilmeyi, her gün kefir içmeyi, kıyafetimin cebinde hep bir peçete bulundurmayı filan.
Sonuçta iyi olmaya çalışıyorum. Bana “canım yavrum benim” diyen sesini, gülüşünü, Lokma’ya seslenişlerini, birkaç gün görüşmediğimizdeki ilk kavuşma anlarımızda sarılırken “orley” deyişlerini hatırlıyorum. “Bunlar bir daha hiç mi olmayacak?” sorusu zihnime düşmediği sürece iyi kalabiliyorum, ama o soru geldiğinde zorlanıyorum Kaya, çok zorlanıyorum. Sonra kendimi pozitivist ezberimden uzaklaştırmaya ve bir gün, bir boyutta, bir yerde mutlaka kavuşacağımıza inandırmaya çabalıyorum. Şimdi sen havaya karıştın, beni sardın, sarmaladın. Etrafımda bir yerdesin, çokça içimde, biraz dışımdasın. Belki bir ağaca, belki bir kuşa dönüştün.
İnsan sevince yaşadığını hissediyor. Seni sevmeye devam ettikçe yaşıyorum, senin için de, elimden geldiğince senin yerine de. Olanı, biteni, olamayanı, bitmeyeni, yaşanan ve yaşanamayanları ve sonunu düşününce emin olduğum şey; seninle geçen her an için sonsuz müteşekkir olduğum. Sen benim şansımsın, benim “iyi ki”msin, benim en güzel yanımsın, hâlâ öylesin, hep öyle kalacaksın. Hayatta tanıdığım en olağanüstü insan tarafından sevilmiş olmak, ona aşık olabilmek ve bu aşka karşılık bulabilmek herkesin başına gelecek bir mucize değil şüphesiz. O yüzden teşekkürler sevgilim. İçimden bulup çıkardığın yumuşak ruhlu insan için de ayrıca teşekkürler. Gittiğin yerde lütfen beni bekle, muhakkak ki tekrar buluşacağız.
Seni seviyorum.